SAMAN SARISI ve GÖRSELLİK
Nazım Hikmet Ran’ın ‘‘Saman Sarısı’’ adlı
eserinde yer alan görsel öğeler, eserin fotografik bir görünüm kazanmasında
etkili olmuştur. Gerek seçilen
sözcükler, doğrudan ve dolaylı kimi ifadeler, gerekse tekrarlanan belirli dizeler
eserdeki görsel etkileyiciliğin birer parçası ve destekleyicisidir adeta. Anlatımın görsellik ve dolayısıyla canlılık
kazanmasında önemli bir yere sahip olan bu öğeler, eserin görsel yönünün
şekillenmesine büyük katkı sağlar. Kısacası eser, görsel unsurların eşliğinde oluşturulan fotografik bir yapı özelliği
göstermektedir.
Şiir öznesi, eserdeki görsel anlatımı
gösterme konusunda eserin çoğu yerinde baş gösteren tekrarlardan
yararlanmıştır. Bu kullanımların neden olduğu ritim ve hissiyat eserin görsel
etkileyiciliğini destekler niteliktedir. Eserin belirli bölümlerinde yerinde
kullanılan bu tekrarlar sayesinde eser, görsel ifade tarzını hep sürdürmüştür.
‘‘Saçları saman sarısı kirpikleri mavi’’, ‘‘Kara paltosunun yakası ak ve sedef
düğmeleri koskocaman görmedim’’, ‘‘Yıllardır böyle derin uykularda dalmışlığım
yoktu oysa karyolam tahtaydı dardı’’ cümleleri eserdeki fotografik
kullanımların göstergesi niteliğindedir. Bu cümlelerde yer alan mavi, sarı,
kara, ak ve sedef gibi sıfatların ve eserdeki çeşitli eşyalara ait kimi
belirgin özelliklerin kullanımı (tahta karyola) eserde anlatılan kişi, eşya ve
genel olarak olayların okuyucuların hafızalarında canlandırılması açısından işlevsel
bir yapıya sahiptir. Şiir öznesi tarafından eserin belirli bölümlerinde tekrar
edilen bu somut ifadeler, eserdeki görsel havayı sürekli canlı tutmuş ve eserin
fotografik yapısının bozulmasına izin vermemiştir. Bu ve benzeri tasvirsel ifadelerin kullanımı,
anlatılanların okurun gözünde canlandırılması ve okuyucuların fotografik bir
bakış açısı kazanabilmeleri konusunda işlevseldir. Eserin çeşitli bölümlerine
serpiştirilen bu tür tekrarlarla eserin görselliği desteklenmiştir.
Şiir öznesi eserindeki görselliği
pekiştirmek adına seyahat ettiği şehirlerdeki mekanları ve bu mekanlarda
yaşadığı kimi belirgin anıları görsel bir tema altında anlatmıştır. Şiirde yer
alan bu mekanlar, çeşitli olayların ve bu olayların gerçekleştiği yerlerin
okurun gözünde canlanmasında, okurun olayları daha düzgün bir mantık çerçevesine
oturtup anlamlandırması konusunda işlevsel bir yapı özelliği göstermektedir.
Şiir öznesinin ‘‘Tiren, Prag, Paris, Havana, Moskova, Varşova, Kırakof’’ gibi şehirlere
yaptığı seyahatlerde uğradığı, gördüğü mekanları kullanarak anlatımındaki
görsel temayı güçlendirmiş ve daha canlı bir hale ulaştırmıştır. ‘‘Küba meydanında altı milyon
kişi akı karası sarısı melezi ışıklı bir çekirdek dikiyor’’, ‘‘Şopen Sokağı'nda mavi balıklı
bir afişe ateş ettiler’’, ‘‘Ve işte Kırakof şehrinde Kapris Barı ayrılık
masanın üstündeydi kahve bardağınla limonatamın arasında’’, ‘‘Yegelon
Üniversitesi'nde şeytan taşlara tırnaklarını batıra batıra dolaşıyor’’, ‘‘Sen ırmağı da bir ay dilimi
gibi genç
bir kadın uyuyor ay diliminin üstünde’’ gibi metin içi çeşitli
alıntılarda da görüldüğü üzere, şiir öznesinin seyahat ettiği mekanların ve bu
mekanlarda yaşanılan görsel unsurlarla süslenmiş belirli anıların anlatımıyla eserdeki
fotografik yapı desteklenerek eserin görsel tarzına güç katılmıştır. ‘‘Küba
meydanı ve bu meydandaki akı, karası, sarısı ve meleziyle dolu kalabalık, Şopen
Sokağı ve bu sokaktaki mavi balıklı afiş, Kırakof şehrindeki Kapris Barı ve bu
mekandaki kahve bardağı ve limonata, Yegelon Üniversitesi ve bu üniversitedeki
şeytani taşlar, Sen ırmağı ve bu ırmaktaki genç kadın’’ eserdeki görsel anlatım
tarzını destekler niteliktedir. Genel
kavram olarak mekanın, karakterler ve olaylar üzerindeki etkileri
düşünüldüğünde; bu somut mekanların, karakterlerin ve olayların görsel olarak
sunulmasındaki payı yadsınamayacak boyuttadır. Anlatıcı, seyahat ettiği
mekanlardan ve bu mekanlardaki anılarından yararlanarak eserindeki görsel
düzeni pekiştirmiştir.
Şiir öznesi, eserindeki görsel algıyı
artırma hususunda, eserinin belirli bölümlerine yaydığı çeşitli sıfat ve
ifadelerle kurulmuş tekrarlara ve dünyanın farklı ülkelerindeki şehirlere
yaptığı farklı seyahatlerdeki mekanlara ve bu mekanlardaki çeşitli anılarına
başvurmuştur. Eserin fotografik yapısı verilen bu iki destekleyici öğeyle açıkça
dile getirilmiş; eserdeki karakterler, eşya ve mekanlar, olaylar okuyucunun
gözünde canlandırılarak, okuyucuların eseri görsel bir sunumla adeta yaşamaları
sağlanmıştır. Aslında şiir öznesinin eserini bitirirken kullandığı ‘‘ bu kitabın kaadını yapanlar yazısını dizenler nakışını
basanlar bu kitabı dükkanında satanlar para
verip alanlar alıp da seyredenler’’ dizelerindeki ‘‘seyredenler’’ kelimesi bile
tek başına eserin fotografik bir şekilde oluşturulduğunu kanıtlar niteliktedir.
Bütün bu yönleriyle Nazım Hikmet’in ‘‘Saman Sarısı’’ adlı eseri, Türk
Edebiyatındaki somut (görsel) şiirlerden biri olarak değerlendirilebilir.
Üstad Nazım Hikmet'e sevgilerle...
"Saman Sarısı''ndan,
Seher vakti habersizce girdi gara ekspres
kar içindeydi
ben paltomun yakasını kaldırmış perondaydım
peronda benden başka da kimseler yoktu
durdu önümde yataklı vagonun pencerelerinden biri
perdesi aralıktı
genç bir kadın uyuyordu alacakaranlıkta alt ranzada
saçları saman sarısı kirpikleri mavi
kırmızı dolgun dudaklarıysa şımarık ve somurtkandı
üst ranzada uyuyanı göremedim
habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres
bilmiyorum nerden gelip nereye gittiğini
baktım arkasından
üst ranzada ben uyuyorum
Varşova'da Biristol Oteli'nde
yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığım yoktu
oysa karyolam tahtaydı dardı
genç bir kadın uyuyor başka bir karyolada
saçları saman sarısı kirpikleri mavi
ak boynu uzundu yuvarlaktı
yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu
oysa karyolası tahtaydı dardı
vakıt hızla ilerliyordu yaklaşıyorduk gece yarılarına
yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığımız yoktu
oysa karyolalar tahtaydı dardı
iniyorum merdivenleri dördüncü kattan
asansör bozulmuş yine
aynaların içinde iniyorum merdivenleri
belki yirmi yaşımdayım belki yüz yaşımdayım
vakıt hızla ilerliyordu yaklaşıyorduk gece yarılarına
üçüncü katta bir kapının ötesinde bir kadın gülüyor sağ elimde kederli bir
gül açıldı ağır ağır
Kübalı bir balerinle karşılaştım ikinci katta karlı pencerelerde
taze esmer bir yalaza gibi geçti alnımın üzerinden
şair Nikolas Gilyen Havana'ya döndü çoktan
yıllarca Avrupa ve Asya otellerinin hollerinde oturup içtikti yudum
yudum şehirlerimizin hasretini
iki şey var ancak ölümle unutulur
anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü
kapıcı uğurladı beni gocuğu geceye batık
yürüdüm buz gibi esen yelin ve neonların içinde yürüdüm
vakıt hızla ilerliyordu yaklaşıyordum gece yarılarına
çıktılar önüme ansızın
oraları gündüz gibi aydınlıktı ama onları benden başka gören olmadı
bir mangaydılar
kısa konçlu çizmeleri pantolonları ceketleri
kolları kollarında gamalı haç işaretleri
elleri ellerinde otomatikleri vardı
omuzları miğferleri vardı ama başları yoktu
omuzlarıyla miğferlerinin arası boşluktu
hattâ yakaları boyunları vardı ama başları yoktu
ölümlerine ağlanmayan askerlerdendiler
yürüdük
korktukları hem de hayvanca korktukları belli
gözlerinden belli diyemem
başları yok ki gözleri olsun
korktukları hem de hayvanca korktukları belli
belli çizmelerinden
korku belli mi olur çizmelerden
oluyordu onlarınki
korkularından ateş etmeğe de başladılar artsız arasız
bütün yapılara bütün taşıt araçlarına bütün canlılara
her sese her kıvıltıya ateş ediyorlar
hattâ Şopen Sokağı'nda mavi balıklı bir afişe ateş ettiler
ama ne bir sıva parçası düşüyor ne bir cam kırılıyor
ve kurşun seslerini benden başka duyan yok
ölüler bir SS mangası da olsa ölüler öldüremez
ölüler dirilerek öldürür kurt olup elmanın içine girerek
ama korktukları hem de hayvanca korktukları belli
...